A3 Haber

Ressam, akademisyen Adnan Çoker yaşamını yitirdi

Ressam, akademisyen Adnan Çoker yaşamını yitirdi

Ressam, akademisyen Adnan Çoker yaşamını yitirdi
Ağustos 23
10:10 2022

Türk resim tarihinde benzersiz bir estetik üslup yaratan ressam Adnan Çoker 95 yaşında yaşamını yitirdi.

Çağdaş Türk resminin yaşayan en büyük ustalarından Adnan Çoker aramızdan ayrıldı. Bizans, Selçuklu ve Osmanlı mimari formlarını koyu zemin üzerinde resimsel konturlara dönüştürerek Türk resim tarihinde benzersiz bir estetik üslûp yaratan Çoker’in ölümü ile bir dönem kapandı.

Adnan Çoker kimdir?

Ünlü ressam Adnan Çoker, 1927’de İstanbul’da doğdu. 1944-1951 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenim gören Çoker, o yıllarda kısa bir süre “çizgi resim” çalışmaları yaptı; akademi yarışmalarında çeşitli ödüller aldı.

Akademi’nin Yüksek Resim Bölümü’nü bitirip askerlik görevini yaptıktan sonra, Ankara ve İstanbul’da desinatör ve haritacı olarak çalıştı. 1953’te Ankara’da, “Sergi Öncesi” adı altında açtığı ilk kişisel sergisini, 1954’te Ankara’da, 1955’te İstanbul’da açtığı sergiler izledi.

1955’te açılan Avrupa yarışmasını kazanarak Paris’e gidip, 1958-1957 yıllarında Andre Lhote’un, 1957-1960 yıllarında da Henri Goetz’in atölyelerinde çalıştı. Bu arada fırsat buldukça İspanya, Belçika ve Hollanda müzelerinde araştırmalar yaptı.

Ayrıca İtalya ve İsviçre’de meslek eğitimine ilişkin incelemelerde bulundu. 1960’ta Türkiye’ye dönünce, Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’ne asistan oldu. 1961’de resimlerini Istanbul Alman Kültür Merkezi’nde “Paris Çalışmaları” adıyla sergiledi. Aynı yıl Viyana, Münih ve Venedik’te araştırma gezileri yaptı. Akademide seyirci önünde, öğrencilerle birlikte, müzik eşliğinde resim gösterileri düzenledi.

1961’de İstanbul Festivali Resim-Heykel Sergisi’nde ve 1962’de 23. Devlet Sergisi’nde birincilik ödülleri aldı. 1962’de guaj resimleriyle bir sergi açtı. 1963’te dört ressam arkadaşıyla Mavi Grup’u kurdu. Bir yıl sonra Fransa’dan aldığı bir bursla yeniden Paris’e giderek Hayter atölyesinde gravür etütleri yaptı. Goetz Akademisi’nde resim çalıştı. 1965’te bu çalışmalarını Salzburg Yaz Akademisi’nde Vedova atölyesinde sürdürdü.

1966’da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü öğretim üyeliğine atandı ve aynı yıl kolajlarıyla bir sergi düzenledi. 1968’de Budapeşte’de açıları Türk Grafik Sanatı Sergisi komiseri olarak Macaristan’a gitti. 1970’e doğru sanatında yeni bir dönem başlayan Adnan Çoker, bu dönem çalışmalarını “Siyah Resimler” ve “Siyah Simetri” adını verdiği iki ayrı sergiyle (İstanbul) gösterdi. Yağlıboya, pastel, gravür, asamblaj ve akrilik tekniklerini uyguladığı bu resimlerin gösteriminde, elektronik müzikten yararlandı. 1973 DYO Sergisi’nde başarı, 1976’da İskenderiye bienalinde ikincilik ödülleri aldı.

1983-1985 arasında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümü başkanlığı yapıp, 1990’da 3. Asya-Avrupa Bienali’nde Dostluk, Barış ve Sanat Ödülü’nü kazandı.

Sanat görüşü

Bıçak’ın anlatımıyla; Adnan Çoker’in sanatı 1970 öncesi ve 1970 sonrası olmak üzere iki döneme ayrılabilir. 1970 öncesi döneminin resimleri genellikle soyut anlatımcılığa dayanan Çoker’in 1970’e doğru bu yoldaki özgür renkçiliğin şematik biçimlere, net ve geometrik ama hacimsel bir soyutçuluğa dönüşür. İlk soyut araştırmalarına 1951 yılında başlayan sanatçı, ilk soyut sergisini 1953’te Ankara’da gerçekleştirir, sanatçının ilk soyut dışavurumcu dönemi ise 1960-64 arası yaptığı resimlerden oluşur. Sanatçı bu sıralarda İstanbul’da yaşamaktadır. Adnan Çoker resminin gelişme noktalarında Bizans, Selçuklu, Osmanlı sanatı bulunur.

Esin kaynağı Osmanlı, Selçuklu, Bizans

Özellikle Osmanlı ve Selçuklu mimari formları Çoker’in resminin esin kaynağı olmuştur. Sanatçının soyut dışavurumcu ifadeden yapısal resme geçiş dönemi 1965-68 arası yıllarında gerçekleşir. Salzburg, Paris ve İstanbul’da yaptığı resimlerden oluşan bu dönemde Paris’te yaptığı 1965 tarihli ‘Dinamik Asimetri’ Türk resminin en avangard resimleri arasındadır. Bunu izleyen yıllarda yapı-simetri anlayışı çerçevesinde ‘Abstre Ekspresyonizm’in doğurduğu ‘kaos’u sınırlandırarak şematik anlatıma varışı 1968 tarihini taşır. Adnan Çoker artık bu dönemde yoğun bir biçimde Bizans, Selçuklu ve Osmanlı mimarilerinin formlarından yola çıkarak siyah dev tuvallerinde konturlarını oluşturmaktadır. Geleneksel Türk mimarlığının iç uzam kavramından yola çıkarak, bu kavramın esinlendirdiği gizemsel anlamı soyut bir hacim anlayışıyla bağdaştırmaya çalışan Adnan Çoker, resimlerinde anlatısallık ve yücelik durumlarını bir denge ve huzur uyumuyla bütünleştirir. Yapıtları düşünce ve eylem olarak etkin bir uç oluşturan Çoker’in sanat yaşantısı çağı ve kendi ulusal kültürü ile bütünleşir. Osmanlı ve Selçuklu anıtsal mimarlığının, iç uzamı dış dünyaya açan sivri kemerli kapı ve pencere motifinden yola çıkılarak oluşturulan bu uyum, sanatçının deyimiyle bir “kalıp biçim”e dayanır. Pembe, mor ve siyah tonlarını resimlerinde kullanan Çoker, geometrik ve alışılmış biçimcilikten ayrılır. 1974-75’te ürettiği ‘Ters Türk Üçgeni’ ise Osmanlı mimarisinde kubbenin taç bölümünün köşelerinde kullanılan üçgenden yararlanılarak resimsel bir estetiğe dönüştürülmüştür. 1985’te Bursa’da bulunan Osmanlı dönemi camilerinin üst bölümündeki tacımsı biçimden esinlenerek ‘Bursa’ isimli eser yaratmıştır. Sanatçı Bizans, Selçuklu, Osmanlı mimari formlarını resimsel konturlara dönüştürerek Türk resim tarihinde bir estetik üslup yaratmıştır.

“Türkiye’de ressam messam yok” demişti

Adnan Çoker, 2015 yılında Habertürk’ten Kübra Par’a verdiği söyleşide, “Türkiye’de ressam messam yok!” demişti. Türk resminin huysuz çınarı olarak adlandırılan Adnan Çoker, 29 harfi minimal simetri esasları ile yeniden yorumladığı “Alfabe” adlı resim serisini ilk kez Contemporary Istanbul Çağdaş Sanat Fuarı’nda sergilemişti.

Par’ın, “Contemporary Istanbul’da Alfabe adı verdiğiniz resim serisini ilk kez izleyiciye sundunuz…” sözleri üzerine Çoker, “Evet, bunu Türk resmine darbe vurmak için yaptım! Bir kere mahsus yaptım. Paldır küldür resimler yapıyorlar. Doğru dürüst bir şey yok. Gördünüz herhalde diğer resimleri… Bırakın Türkleri, fuardaki ecnebi sanatçılar bile iyi değildi” ifadelerini kullanmıştı.

Çoker, “Artık tuval resmi öldü” eleştirilerine ne diyorsunuz?” sorusuna verdiği yanıtta ise, şöyle demişti: “Hadi efendim, hadi efendim… Sen öldün kerata! Resimden önce sen öldün! O resim hep yaşıyor, ama sen hayatta olduğun halde yaşamıyorsun? Nerede senin ürettiğin görüntü? Bakın böyle sinirleniyorum ama Türkiye’de ressam messam yok! İstanbul’da yok, Ankara’da hiç yok! Ankara sıfır, İstanbul bir parça daha iyi… Mesela Nuri İyem, bir görseniz hayret edersiniz. Bunlar yapılır mı kardeşim? Bu ne? Kötü kötü resimler. Türkiye’de bunların mı olması gerekiyor? Böyle resim olmaz. Bir zamanların komünist resimlerine takılmış. Hiçbirisine yokum ben. Sanki orijinalite oradan oluyormuş gibi resim sanatına Anadolu’dan yürüyorlar. Yok böyle bir şey. Onların altındaki resimsel eleştiri değil, palavradır. Benim bildiğim büyük sanatçılar takip edilir, sokaktaki kişi değil. Bütün dünyada bu böyledir. İtalyan ressamlara bakın. Ne müthişler!”

“Benim en büyük eserim bu dediğiniz eseriniz var mı?” sorusunu ise “Yok, onu halk bilir” diyerek şöyle yanıtlamıştı Çoker: “Mimariden çok etkilendiğinizi söylemek yanlış olmaz sanırım. Minareler, kubbeler, Bizans estetiği… Olabilir. Mimari seviyorum… Pencereden dışarı bakınca kubbeler görüyorum. Gözümün önündekini görmeyeyim mi? Çok Müslüman olduğum için mi koyuyorum minareleri! Hayır, hiç de değil… Gözümün önünde bunlar var…”

About Author

Ahmet

Ahmet

Related Articles

TÜM HABERLER